1789’dan 1807’ye kadar tahtta kalmış 28. Osmanlı padişahı; Nizâm-ı Cedît ordularının kurucusu, şair, neyzen, tanburî ve bestekar III. Selim’in, edebiyattaki mahlasıyla İlhâmî’nin lahanaya şiir yazdığını biliyor muydunuz?
Osmanlı padişahları arasında sanata, edebiyata ve müziğe en düşkün sultanlardan biri olan III. Selim, edebiyat dünyasında “İlhâmî” mahlasıyla tanınır. Şairliği ve bestekârlığıyla öne çıkan III. Selim, sadece Osmanlı tarihine değil, Türk musikisine de önemli katkılarda bulunmuştur. Suzidilara, Şevkefza, Şevk-u Tarab, Arazbarbûselik ve Nevakürdi gibi makamları onun buluşudur. Ney ve tambur çalmada oldukça usta olan bu sanatkâr padişah, klasik Türk müziğinde hem dini hem de din dışı birçok eser bestelemiştir.
Selimlerin sonuncusu; selîm-i sâlis III. Selim’in birçok keyifli şiiri bulunur. Fakat aralarından biri, bu yazının konusudur: III. Selim, Enderun’da oynan cirit oyunlarına atfen “Lahana Gazeli”ni de kaleme almıştır. Peki neden?
“Lahanacılar ve Bamyacılar”
Osmanlı sarayında, özellikle Enderun’da oynanan cirit oyunları, hem eğlence hem de askeri eğitim amacı taşırdı. Bu oyunlarda içoğlanlar iki takım hâlinde yarışır ve takımlara “Lahanacılar” ile “Bamyacılar” isimleri verilirdi. Bu isimlerin kökeni ise Çelebi Mehmet dönemine kadar uzanır. Çelebi Mehmet’in ordusunu güçlendirmek için düzenlediği talimlerde iki grup arasında bir rekabet oluşur. Amasya’nın ünlü bamyası ve Merzifon’un meşhur lahanası bu iki grubun isimleri olur: Bamyacılar ve Lahanacılar.
(Amasya’nın çiçek bamyası, 2018 yılınca coğrafi tescil almıştır.)
Bu gelenek zamanla sarayda oldukça popüler bir hâle gelir ve tarafsız olması beklenen padişahlar dahi bu takımlardan birine taraf olmayı tercih eder. II. Mahmut’un Bamyacılar’ı, III. Selim’in ise Lahanacılar’ı tuttuğu bilinir. Hatta III. Selim’in, Lahanacılar’a olan sevgisini göstermek için lahana üzerine bir şiir yazdığı da söylenir. İşte o şiir:
Mevsim-i deyde çıkar meydâna çün er lahana
Havf etmez berdden çün merd-i server lahana
Gürz-i Keykâvus’a benzer gerçi şekl ü heybeti
Cân verir insâna çün berg-i gül-i ter lahana
Bamya gibi dizilmez yüz bini bir rişteye
Sanki arslandır ki gerdûneyle gezer lahana
Ansız olmazmış bilindi hîçbir zevk ü sürûr
Sohbet-i helvâ olur mu olmasa ger lahana
Yazsa İlhâmî sezâdır her ne denli medhini
Lahanacım lahanacım ben mükerrer lahana
**
Kış mevsiminde çıkar ortaya çünkü erdir lahana.
Korkmaz soğuktan, çünkü yiğitlerin başıdır lahana.
Şekil ve biçim olarak Keykavus’un gürzüne benzer.
Can verir insana, çünkü taze gül yaprağıdır lahana.
Dizilmez yüz bini bir ipliğe bamya gibi.
Arabayla gezer, sanki arslandır lahana.
Hiçbir zevk ve mutluluk, anlaşıldı, olmazmış onsuz.
Olur mu helva sohbetleri, olmasa eğer lahana
Lâyıktır, ona İlhâmî ne türlü övgüler yazsa.
Lahanacım, lahanacım, lahanacım, lahana…