Ankara’da yaşayanlar Ayrancı Semti’nin alametifarikalarından biri olan Ayrancım Gazetesini muhakkak duymuştur. Ayrancım Gazetesi hep birlikte bir yazılı kültür oluşturmak için yola çıktıkları bu yolda, 13. sayılarında beni ağırladılar, var olsunlar. Müthiş ekiplerine çok teşekkür ederek ve izinlerini alarak, Ayrancım Gazetesi’nin Mayıs-Haziran 2021 sayısındaki Çiğdem Pilavı yazımı burada paylaşıyorum. Bu arada gazetenin eski sayılarına ulaşmak isterseniz linki de bırakıyorum.
Bu da takip etmek isteyenler için Twitter ve Instagram adresleri.
Çiğdem Pilavı
Crocus Ancyrensis-Fotoğraf: Ali Öner
Crocus ancyrensis. Sapsarı çiçekli, soğan köklü bu çiçek; açmak için baharın ilk günlerini bekler. Karlar erimeye başladığı anda yeryüzüne kavuşur. Baharın mis kokulu müjdecisidir. Ne çok soğuğu sever, ne de sıcağı. Yerini de pek yadırgar, her yerde yetişemez. Orta Anadolu’yu mesken belirlemiş bu çiçek, endemiktir. Peki, nedir bu çiçek? Crocus ancyrensis, yani Ankara çiğdemi.
Hem Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde kavuştukları Hıdırellez’de hem de doğanın soğuk bembeyaz uykusundan uyandığı Nevruz’da, çiğdem Orta Anadolu için daha çok kıymetlenir. Çünkü bu kökü soğan, yaprakları mis kokulu çiçekten pilav yapılır. Çiğdem pilavı, aynı zamanda bahar pilavı olarak da bilinir. Anadolu’nun temel hububatından olan bulgur, coğrafyanın sunduğu çeşitlilikle tarih boyunca şekillenmiştir. Çiğdem pilavı işte bu çeşitliliğin en naif örneklerinden biridir. Yani coğrafya kader değil, coğrafya yemektir.
Çiğdem pilavına değinmemin en büyük sebeplerinden birisi, tarihi olan yemekler kategorisinde hakkıyla yer aldığı içindir. Anadolu’nun bereketli topraklarında daha nicesi olduğu gibi, çiğdem pilavının kökleri kadimdir. Yemek hem gündelik hayatın devamı için zaruridir, hem de kültürel mirastır. Şimdi, çiğdem pilavının lezzetli hikâyesi için birkaç bin yıl geriye gidelim.
Anadolu toprakları üzerinde yaşayan her uygarlık hem bu toprakların sahibi, hem de misafiridir. İşin en etkileyici yanlarından biri, yine bu topraklar üzerinde yaşamış olan topluluklar, kültürlerini kümülatif olarak bir sonrakine mutlaka aktarmıştır. İşte bunun en güzel örneği, 2021 yılının Ankara’sında, bir bardak kahvemle bilgisayar başında, daha milat kavramı doğmadan önce, yaklaşık dört bin yıl evvel kurulmuş bir devletin kültürel mirasına ait bir çiçekten, onun gelişiyle kutlanan bayramdan ve bu çiçeğin yemeğinden bahsedebiliyor olmam.
Orta Anadolu’yu mesken bellemiş, ilk Anadolu uygarlıkları arasında yer alan Hititlerin, gündelik hayatlarını, yaşayış tarzlarını belirleyen en az 170 bayramı bulunmaktaydı. Bu bayramlar, aslında temelinde tanrılara en değerli yemeklerini ikram edip, onların gönlünü hoş tutma politikası temel alınarak düzenlenmiştir. Hitit insanının, inandığı tanrısına minnet sunmasının en gözle görülür, en şaşalı vakti olan bayramlar, bu sebeple Hitit kültüründe oldukça öneme sahiptir. Bayramların nihai getirisi olan bol, bereketli ziyafet sofraları, aynı zamanda sosyalleşme ve aynı zamanda iktidarın halkla birebir temasta bulunduğu birer sosyal mekân haline gelmiştir. Halkıyla tanrıları için yiyip içen kral, adadığı adaklar ve bol sunaklarla tanrısından güç almış ve iktidarını yine halkının önünde pekiştirmiştir.
İç Anadolu’nun geçit vermeyen kışları kurak ve soğuk iklimi, baharın gelişinin Hititlerde de coşkuyla kutlanmasına sebep olmuştur. Hititlerin en önemli bayramlarından birisi, ilkbaharın gelişi ile kutlanan AN.TAH.SUM.SAR yani çiğdem bayramıdır. Bu kadim çiçeğin karların altından o renkli yüzünü göstermesiyle birlikte 38 gün süren bayram başlar; kral, devlet erkânı ile birlikte ziyafet sofrasına otururdu. Bu ziyafet sofraları taşıdığı manaların dışında, Anadolu’nun eski yemek kültürünün anlaşılması açısından çok mühimdir.
Hitit yemek kültüründe en önemli besin maddelerinin başında ekmek ve hububat bulunur. Ekmek hem bir gıda maddesidir hem de tabak yerine geçen, servise yardımcı bir elemandır. Bunun dışında elbette Anadolu topraklarının bir getirisi olan buğday, Hitit yemek kültüründe olmazsa olmazdır. Genellikle lapa, bulamaç yahut kızartılmış olarak tüketilen buğday aslında günümüz pilavlarının ilkel versiyonudur.
Gelelim uğruna bayramlar düzenlenen çiğdem pilavına. Anadolu’nun unutulmaya yüz tutmuş baharı karşılama ritüellerinden biri çiğdem pilavı pişirmektir. Genellikle yöre halkları tarafından, baharın ilk günlerinde, çocuğundan yaşlısına herkesin emeğinin geçtiği, her kapının rızkıyla pişirilen çiğdem pilavı, kimi yerlerde pirinçle, kimi yerlerde ise buğdayla yapılır. Soğanlı bir bitki olan çiğdem, toplandıktan sonra kabukları çıkarılıp yıkanır, önce soğanlar doğranır ve çiçekler ayıklanır. Bir yandan da et doğranıp tencerede kavrulmaya bırakılır. Kavrulan etin üzerine buğday eklenir. Ardından, baharın müjdecisi çiğdem çiçekleri ve soğanı bu karışıma eklenir, üzerine su koyulur, suyu çekene kadar pişirilir. Kökleri bu topraklarda hayat bulmuş ve binlerce yıldır yapılan, buram buram tarih kokan pilav afiyetle yenir.
Bu yemek kültürünün unutulmaması için Ankara Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi, 2014’ten beri baharın gelişini kutlamak amacıyla Çiğdem Şenliği düzenlemekte ve bu şenlikte çiğdem pilavı pişirilmektedir. Hititler, her insan ve tıpkı insana benzeyen devletler gibi, doğdu; yaşadı ve öldü ama çiğdem pilavı görüldüğü üzere hala bizimle.
Kaynakça
Ahmet Ünal, Hititler Devrinde Anadolu II, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2003.
Priscilla Mary Işın, Avcılıktan Gurmeliğe Yemeğin Kültürel Tarihi, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2019.
Çiğdem Pilavı (Kaynak: https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/yozgat/neyenir/cgdem-plavi)
https://evrimagaci.org/ankara-cigdemi-crocus-ancyrensis-7303
http://www.sokumenstitusu.org.tr/Faaliyet/32/%C3%87i%C4%9Fdem-%C5%9Eenli%C4%9Fi-2015